11 Kasım 2013 Pazartesi

Rıfkı'yla huzura dogru...

Rıfkıcım , böğürtlen gözlüm sana yazmayalı epey olmuş. Suskunluğum asaletimden değil vallahi de; lafa bakmıyorum pek zaten bu aralar…Adamlara bakıyorum ama adam olup olmadıkları konusunda… Sana bu cümlelerin Mevlana’ya ait olmadığını söylemeyi, koskoca Mevlana’nın hiçliğe varan tevazusu ile böyle Serdar Ortaç şarkıları muadili atarlı bir şeyler yazmayacağını belirtmeden geçmeyeyim. İçimdeki öğretmen bu aralar beni huzura erdiriyor Rıfkı, zaten her şeyin bu kadar huzurla dolmasından huzursuzum!  

Hayatımda kötü bir şeyler olsa depresyona girmeyeceğim Rıfkı; ama beni bu kadar iyi giden şeyler yordu. Maaşımın artması, annemin menopozuyla barışması, çok süpersonik zamanlar geçirdiğim dostlarım yordu. Sırf fotoğrafına bakıp “Değme artiste taş çıkartır , diziye koy oynasın” dediğim koçyiğitlerin ilan-ı aşk etmeleri yordu. Ah! Bu homosapienslerin tatminsizliği beni öldürecek Rıfkı. 

Ne var biliyor musun? Tezeği çoktan yediğimi anladığım zamanlarda, her şey tepetaklak olduğunda küçücük hayatımda büsbüyük bir yıkım yaşadığımda süper bir insan oluyorum ben. “Manyak mısın Hande?” demez misin Rıfkı, rica ederim!  Manyaklık değil bu, vallahi değil. Çünkü kötü bir durumdan çıkmak için gösterilen çaba, iyi görünmek adına denenen kusursuzluk, her şeyin iyi gittiği günlerde gösterilmeeez! O oyunlar ancak bir arka bahçe gördükten sonra  sahnelenir. Ön bahçelerde gezinen insanların anlamayacağı bir şey bu…“Kesin tatmin ölümdür” diyen Mark Twain abimize selam çakmayı da şuracıkta görev addederim.  Özellikle evde komikli pijamalarla boş boş oturup,  kitap kurcalayıp, saçlarımı kalemle tutturarak yolunda giden her şeyimle mutsuzluk arayışlarında olurken…

Ben bir öğüt olsam Rıfkı , kesin yedi tane olamam… Altıncısında semaya takılı kalır bir yerlerde. Ben bir fenâ olsam fillahı sonuna hiç ekleyemeden eksik bırakırım.  Ben bir vücud olsam, vahdete eremeden bir kapının önünde durmadan oturur ağlarım. Bir pervane böceği olsam, dönmekten sıkılır, mumdan pek çok  korkarım. Çok insanım ben Rıfkı. Çook.

Uzatmayayım. Mevlana diyorum. Mevlâna tam olarak böyle şeyler yazıyor Rıfkı. Aşka , adamlığa, insana dair pek aşkın şeyler...:  

Bir gün bir âşık sevgilisinin kapısını çalar. Sevgili içerden seslenir.”Kapıyı kim çalıyor?"diye. Âşık
"Benim, ben." deyince sevgilisi ona:,"Git buradan! Sen henüz olgunlaşmış değilsin," diyerek kapıyıaçmaz. Bizim bu zavallı âşık  yollara düşer acıyla. Tam bir yıl sonra geri döner ve sevgilisinin kapısını tekrar çalar. Sevgili yine sorar. "Kapıyı kim çalıyor, kim o!" diye. Bu defa aşık: “Sensin, sen" diye yanıtlar. Bu kez sevgili  kapıyı açar ve:

-"Mademki sen ben oldun, ey ben gel içeriye, gönül evi dardır oraya iki kişi sığmaz," 

diye yanıtlar. 



Rıfkı, git biraz kendinle meşgul ol. Benleşmeye ihtiyacın var!

2 yorum:

  1. İyiymiş, güzelmiş. Rahat batar insana, ondan olmuş meğer her birşeyler.

    YanıtlaSil
  2. Şimdi gördüm ben bunu "ben bir öğüt olsam... " diye başlayan paragrafı var ya alıp duvarıma asasım geldi! Çok insan olan yerlerini çok seviyorum be Hande'!

    YanıtlaSil