9 Mayıs 2013 Perşembe

Rıfkı bak, evleniyorum!


Rıfkı gerçekten çok üzgünüm, yollarımızı ayırmak zorundayız. Yani bunu sana nasıl söyleyeceğimi bilmiyorum. Kendimi  çok eski bir dostuma ihanet etmiş gibi, yıllarca gittiğim bakkalın karşısındaki süpermarkete girmiş de bakkal beni süpermarket poşetleriyle görmüş gibi, sonra her daim gittiğin kuaförün önünden saçımı başkasına yaptırıp yürümüş gibi, on yıllık sahafımın dükkanına bir bankanın yayınevinin yeni alınmış kitaplarıyla dalmış gibi, yani senin anlayacağın lanet olasıca bir pislik gibi  hissediyorum ; ama yapmalıyım Rıfkı. Seni terk etmek zorundayım! Şimdi yapamazsam hiçbir zaman yapamayacağım!

Beni istemeye geliyorlar Rıfkı. Nişan filan da yapılacak işte. Hazırlıkları tamamladık sayılır. Pespembe bir elbise giyiyorum.Krem de beğenmiştim bir tane aslında... Ama ince giyerim ince, pembe yakışır gence Rıfkı! Yüzüklerimiz beyaz altın. Gerçi ben sarı renkli olanları da beğeniyorum. İstediğim gibi bir ayakkabı bulamadım, İzmir’de arşınlamadığım yer kalmadı üstelik. Bir de konuklarımız için özel çerçeveler yaptık. Nasıl güzel oldu bilsen... Rıfkı tuhaf tuhaf bakmasana öyle! Gayet ciddiyim ben! Artık gündemim böyle şeyler! Edebiyat dergilerinden evlilik dergilerine terfi ettim. Çeyiz bile bakıyorum hem! Gerçi annem çeyizimi japon pazarı , milyoncu, Tahtakale ayarında yerlerden edinmeme kızıyor olsa da milyoncular güzeldir! 

İnsan bazen herkesin yaptığı şeyleri herkes gibi yapıyor Rıfkı. O vakte kadar herkese benzemediğini iddia etse de, en büyük ötekileştirmeyi kendine yapsa da bir bakıyor ki  herkes oluyor. Herkes her şeyleşiyor, her şey herkesleşiyor, tarih de durmadan yazılıyor işte Rıfkı. Üstelik tekerrürden ibaret olan tarih. Klişelerin tarihi. Sıradanlıkların, insan doğasının, hep aynı şeylerin, monotonluğun, tek düzeliğin tarihi. Doğmak, büyümek, ölmek gibi biyolojik gerekliliklerinin yanına toplumsal eklenti olmuş evlenmek, çoluk çocuğa karışmak, ev taksidi ödemek, birinin karısı olmak tarihi. Dandik bir tarih senin anlayacağın Rıfkı. Hiçbir şeye milat olamayacak sıradanlıkların tarihi...

Ben de kendime bir tarih yazma telaşındayım işte Rıfkı, daha ne olsun. Anne olunca anlarsın, diyorlar. Evlenince herkes her şey anlaşılır olur; sen dinle, diyorlar. Diyorlar da diyorlar. Anlamak mevzuna takmış durumdalar. Bense süzme bir saftiriklikle olan biteni anlamaya çalışıyorum. Tepsisi var bunun, tepsi tepsi sunulmuş ritüeller var.Yüzüğü var, parmağına geçirilen halkalar, ruhuna geçirilen görünmez çemberler var. Hep hapsetmekten o çember işi. Sonsuzluk filan demesinler Rıfkı. "Sonsuza kadar evet" var bir de, coşkulu bir sesle söylenmesi makbul,  aman yarabbim. 

Evli barklı kadın olacağım ben susayım Rıfkı. 

Yüksek yüksek tepelere de ev kurabilirler. 

Öptüm.