“Hayat nereden baksan güzel bir şeydir,” dedim sonra. Birkaç
kişiyi ve annemi aramışken . Yeşilçam filmlerinden öğrendiğim gereksiz
şeylerden biriydi bu da. Başrol oyuncularının isimleri yazıldıktan sonra, vee
diyerek filmde oynayan en yaşlı ve tecrübeli oyuncunun ismi yazılır. Ve, annemi
aramıştım ben de.
Dünyanın en ucuz numaralarından biriydi yaptığım. “Anne sana
çok kötü bir şey söylemek istiyorum..”.dedim, Sesime eciş bücüş, üç çocuğuyla
dul kalmış, çaresiz kadın tınısı katarak. “Dinliyorum kızım” dedi o da gayeet
ciddi bir ses tonuyla. Annelerin hayattaki en büyük görevlerinden biriydi bu.
Dinlemek. Kapıları dinlerler, olayları dinlerler, başka insanları hep dinlerler.
Çocuklarını pek dinlediklerini söyleyemem, ama o an beni dinliyordu.
“Anne bak dinle. Sana zamanında söylenecek en kötü, boktan
şeyleri söyledim. Yani intihar ettiğimi söyledim mesela. Gözyaşlarına hiç
aldırış etmeden. Midemi gidip yıkattığımızı, senin evde olmamanı fırsat bilerek
o gece hastanede rahat rahat kaldığımı söyledim. Senden nefret ettiğimi söyledim aynı evde aramıza sınırlar koyarak
harp ettiğimiz , hatta harap ettiğimiz zamanlarda. Evi terk etme istediğimi kapıları
çarpıp çarpıp defalarca söyledim. Sonra bir gün , hiç unutmam; ve sen de hiç
unutmazsın, hani fenalaşmıştım, hastaneye gitmiştik, bedenim isyan ediyordu,
kolumda serum vardı...Anne ben çok kötü bir şey yaptım, ölmek istiyorum o
yüzden deyip, olan biteni hıçkırıklarla karışık, cümlelerle söyledim..... Dünyanın
en metanetli insanıydın o anda, olağan karşılamana çok şaşırmıştım. Neyse, bunu
hatırlamak bile beni ürkütüyor...Okulu bırakmak istediğimi, ikinci defa yüksek
lisans yapmak istediğimi; evlenmek istediğimi,hiç evlenmek istemediğimi, sonra
bazı erkekleri öldürmek istediğim, sokağa hiç çıkmayıp evde sadece ağlamak
istediğimi de belirli zamanlarda söylemişliğim oldu. Bir kere karakoldaydım ve
yine en son seni aramıştım. Gerçi o üzülmeni istemediğim içindi, o “ve” bile sayılmaz. Sana yalanlar söylediğimi söyledim sonra.
Aslında Mahpeykerlerde değildim anne biliyorsun, hatta Mahpeyker diye şiirsel
bir isme sahip bir arkadaşım bile hiç olmadı. Namık Kemal’in İntibah romanının
kahramanlarından birinin adıydı arakladığım. İnandırıcı olsun diye bazen
alengirli yalanlar söylüyorum, bazen çok kuruyorum, malum...”
Demedim tabi bunları. Sadece şunlar döküldü ağzımdan. Çünkü
kelimeler dökülebilen hatta kırılabilen şeylerdir:
.“Bir öykü yarışmasına gönderdiğim ve yalanlardan kurduğum
öyküm birinci olmuş anne. Söylediklerime değer verenler var! Hem ayrı ev hayali
de dolaylı olarak gerçekleşmiş oluyor böylelikle, bir sene it gibi çalışsam biriktiremezdim
çünkü ben o parayı. Evi terk etmeme gerek kalmadı, hehe...”
dedim sadece. Annemin sevinç çığlıkları telefondan
yükseliyordu. Eve elinde pastayla gelmişti. Çünkü annem benim çilekli pasta
sevdiğimi pek çok kez dinlemişti.
“Hayatın güzel oluyor bak Hande, ne güzel...” dedi. Gülümsedim siyah beyaz. Kendi
Yeşilçamımız içinde dünyanın en güzel insanlarıydık. Ve mutluyduk.