21 Temmuz 2012 Cumartesi

ve sonra...


 “Hayat nereden baksan güzel bir şeydir,” dedim sonra. Birkaç kişiyi ve annemi aramışken . Yeşilçam filmlerinden öğrendiğim gereksiz şeylerden biriydi bu da. Başrol oyuncularının isimleri yazıldıktan sonra, vee diyerek filmde oynayan en yaşlı ve tecrübeli oyuncunun ismi yazılır. Ve, annemi aramıştım ben de.

Dünyanın en ucuz numaralarından biriydi yaptığım. “Anne sana çok kötü bir şey söylemek istiyorum..”.dedim, Sesime eciş bücüş, üç çocuğuyla dul kalmış, çaresiz kadın tınısı katarak. “Dinliyorum kızım” dedi o da gayeet ciddi bir ses tonuyla. Annelerin hayattaki en büyük görevlerinden biriydi bu. Dinlemek. Kapıları dinlerler, olayları dinlerler, başka insanları hep dinlerler. Çocuklarını  pek dinlediklerini  söyleyemem, ama o an beni  dinliyordu.

“Anne bak dinle. Sana zamanında söylenecek en kötü, boktan şeyleri söyledim. Yani intihar ettiğimi söyledim mesela. Gözyaşlarına hiç aldırış etmeden. Midemi gidip yıkattığımızı, senin evde olmamanı fırsat bilerek o gece hastanede rahat rahat kaldığımı söyledim. Senden nefret ettiğimi  söyledim aynı evde aramıza sınırlar koyarak harp ettiğimiz , hatta harap ettiğimiz zamanlarda. Evi terk etme istediğimi kapıları çarpıp çarpıp defalarca söyledim. Sonra bir gün , hiç unutmam; ve sen de hiç unutmazsın, hani fenalaşmıştım, hastaneye gitmiştik, bedenim isyan ediyordu, kolumda serum vardı...Anne ben çok kötü bir şey yaptım, ölmek istiyorum o yüzden deyip, olan biteni hıçkırıklarla karışık, cümlelerle söyledim..... Dünyanın en metanetli insanıydın o anda, olağan karşılamana çok şaşırmıştım. Neyse, bunu hatırlamak bile beni ürkütüyor...Okulu bırakmak istediğimi, ikinci defa yüksek lisans yapmak istediğimi; evlenmek istediğimi,hiç evlenmek istemediğimi, sonra bazı erkekleri öldürmek istediğim, sokağa hiç çıkmayıp evde sadece ağlamak istediğimi de belirli zamanlarda söylemişliğim oldu. Bir kere karakoldaydım ve yine en son seni aramıştım. Gerçi o üzülmeni istemediğim içindi, o “ve” bile  sayılmaz.  Sana yalanlar söylediğimi söyledim sonra. Aslında Mahpeykerlerde değildim anne biliyorsun, hatta Mahpeyker diye şiirsel bir isme sahip bir arkadaşım bile hiç olmadı. Namık Kemal’in İntibah romanının kahramanlarından birinin adıydı arakladığım. İnandırıcı olsun diye bazen alengirli yalanlar söylüyorum, bazen çok kuruyorum, malum...”

Demedim tabi bunları. Sadece şunlar döküldü ağzımdan. Çünkü kelimeler dökülebilen hatta kırılabilen şeylerdir:

.“Bir öykü yarışmasına gönderdiğim ve yalanlardan kurduğum öyküm birinci olmuş anne. Söylediklerime değer verenler var! Hem ayrı ev hayali de dolaylı olarak gerçekleşmiş oluyor böylelikle, bir sene it gibi çalışsam biriktiremezdim çünkü ben o parayı. Evi terk etmeme gerek kalmadı, hehe...”

dedim sadece. Annemin sevinç çığlıkları telefondan yükseliyordu. Eve elinde pastayla gelmişti. Çünkü annem benim çilekli pasta sevdiğimi pek çok kez  dinlemişti.

“Hayatın güzel oluyor bak Hande, ne  güzel...” dedi. Gülümsedim siyah beyaz. Kendi Yeşilçamımız içinde dünyanın en güzel insanlarıydık. Ve mutluyduk.





3 yorum:

  1. aklıma niyeyse Sadri Alışık'ın Ah Güzel İstanbul filmi geldi. Ne güzel filmdir bilemezsin. Bir de Didem Madak'ın Ahlar Ağacı... Ne zaman yazdığın bir şeyi okusam. Şeylikten çıkıp ah oturuyor içime... Öyküyü merak ettim çok sevindim. Kendine o paradan bir şey al ve sakla. Benim hala atmaya kıyamadığım yeşil bir cüzdanım var. Kazandığım öykü yarışmasında verdikleri parayla almıştım. Kıymetlidir saklarım.

    YanıtlaSil
  2. Ah be Birgül, Ah, lisan-ı kadimde tek ortak hece... Ne severim Didem Madak'ı ..."Karşıyaka vapurunda dilim alıştı en çok acıya..." dizesini hep yad ettiğimdenden mmi bilinmez. Ben de bir cüzdan alayım, hatta ilk alacağım şey bu cüzdan olacak. Hatta bir tane de sana alıp yollayacağım. Kıymetlisin diye...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. :) alma! hemen anne ayarıma dönüyorum: alma! eve çıkmak kolay mı? faturası tadilatı masrafı bitmez. koy bi kenara para tut biraz yavrimo. İstanbula geldiğinde haber ver buluşup kahve içelim bir şey yollama sen gel.

      Sil