7 Ağustos 2012 Salı

Merhaba Mülayim Merhaba !


Rıfkıyı öldürdüm Mülayim biliyorsun. Gerçi geçenlerde cüzdanımın hiç kullanmadığım arka gözüne sıkışmış buldum kendisini. Gönderdiği çiçeklerin üzerine iliştirilmiş  notlar olarak. Kendisi itoğlu itlikte post doktora yaptığından yok ediverdim o notları oracıkta. Bazen aylar, yıllar bir nesne ,bir eşya haline gelir. Bir yüzük, bir fotoğraf , yazılmış küçük bir not ya da resim çerçevesi olur  Sanki o nesneleri yok edince her şey bitecektir. Bundandır, yüzükler fırlatılır, fotoğraflar yırtılır, çerçeveler asıldığı yerden aşağı indirilir; ya da tam tersi olur ; aile yadigarlarları korunur, manevi değeri olan şeyler olur, yıllarca taşımaktan usanılmayan nesneler yanıbaşımızdadır. Bir yığın anıyı taşıyorsun Mülayim, benden daha iyi bilirsin bunları... Köklü ailenin çocuğu olmak gülümsemesini taşımakla aynı  şey bu.

Şimdi sen varsın ya Mülayim, yeni hayali değeri olan, hayati kahramanım.. İsimler müsemmayı etkiler doğuda. İnsanın kaderi ismiyle belirlenir. O yüzden isim vermek önemlidir bizde,  ad vermek başlı başına bir törendir. İşte bu sebepten sana Mülayim demek istiyorum, Mü-la-yim.

Gördüğün gibi Mülayim kafam hep başka mevzularla karışık . Ben hiç aşktan sevgiden bahsetmeden  çotadanak ayrılmak istiyorum bu yüzden . Aşk deyince zaten tasavvufi aşk geliyor aklıma , bir de yazmam gereken tasavvufi öğesi bol beş bin sayfalık tezim. Zihnimi böyle ilişkiler gibi fani ve fena şeylerle bulandırasım yok. Olay çıkarasım var bilakis, eski aşklarını deşip deşip kavga çıkarasım var mesela. Hem ilişkimizi canlı filan da tutacağını düşünüyorum.  Ama inan zerre zevk almıyorum, çünkü bütün eski aşkların bir halta benzemeyen , becereksiz ötesi kızlar.Aynı kulvarlarda bile değiliz. Çok sıkılıyorum ben Mülayim, bildiğin gibi değil .Bu bile sıkıntı yaratmıyor çünkü sıkıntıyla nasıl baş edeceğimi öğrendim, onun geçtiğini de... Bana bilgeliğin hipotenüsünü versen azıcık , belki biraz sıkıntımı alır. Bir masaya oturduğumuzda  hayatı elimize alsak, sen açsan sonra  o hayatı tornavida ile; mekaniğinden bahsetsen , kablolarını değiştirsen, şöööyle mutluluğa giden yollardaki kısa devre yapmış kısımları yenilesen...Engin mühendislik bilgilerin burada devreye girse ve  hayatı kapatıp vidalarını sıkıştırdığında eskisinden çok daha iyi çalışsa.. Abartıp  hakikate erişsek... Gerçek demiyorum fark ettiysen Mülayim hakikatten bahsediyorum. Bu da doğudan. Tam Türkçe bir karşılığı yok “hakikat” sözcüğün bizde, öyle olur bazen dillerde. Benim kişisel dilimde de hissettiğim şu duyguların bir adı yok, o yüzden uzatmadan ayrılalım Mülayim, ben anı biriktirmek istemiyorum. O biriktirdiklerim yüzünden sabahlara kadar ağlamışlığım çok oldu. Gerçekten bildiğim tek gerçek bu.

Sözün özü, merhaba ile elveda arasında bir sıkıntı büyütüyormuşum gibi hissediyorum Mülayim... Motoru yakmış olma ihtimalim yüksek, bu duruma çare bulup bulamayacağından henüz emin değilim. Üç beş kilometre daha gidebilrim gibime geliyor ama bu koskoca yolu beraber geçirebilir miyiz, o konuda şüphelerim var. Ömrü bir yola benzetmek, ve bu yolun aslında tasavvufi manada da, yani simurg kuşunun hikayesinde  , devir nazariyesinde, biraz da ithakinin macerasında olduğu gibi...Neyse Mülayim , neyse. Seni çok seviyorum. Ben gideyim.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder