16 Mayıs 2012 Çarşamba

Şeyh Şemsettinle Söyleştiklerimiz


Bağlanmak diye bir şey var Şemsettin . Bağlılık diye de bir şey. Bağımlılık diye de şeyler var ama ondan bahsetmek istemiyorum. Çünkü bağımlılık çok pis bir kelime gibi duruyor, bağlılık ise daha bir gönülden, daha bir candan, daha bir bizden sanki .
Ne kadar çok bağlanıyorsan, o kadar çok kaybediyorsun di mi Şemsettin? En azından benim aksini  gördüğüm olmadı; hayatım, hep görmem dediğim akisler toplamıydı.  On iki yaşımdaydım, evime babama filan çok pis bağlanmıştım. Bir sabah hepsi gidivermişlerdi. Hayatımın en büyük kayıplarından biriydi, bir daha toparlandığım söylenemez. Bir keresinde de muhabbet kuşumuzu kaybetmiştik. Kaybetmek diyorum, çünkü edebiyat buna güzel adlandırma der, öldü demek olmaz. Ölüm , mavi kanatlarından ardından kalan boş bir kafes zaten Şemsettin. Boş  kafese bakan mavi önlüklü, cebinde taşıdığı bez mendiliyle göz yaşlarını silen ilkokul çocuğu. Sonra yıllarca o mendili saklayan çocuk ,ölüm. Kağıt mendiller o zamanlar bu kadar yaygın değildi Şemsettin, anımsa sen de. Tükenmiyordu o zamanlar her şey bu kadar çabuk, ölüm gibi. Yahya Kemal de “Ölüm asude bir bahar ülkesidir” diyor ya,  güzel bir sözcük aslında ölüm.  Bu açıdan bakarsan yani.  Öldü demek istiyorum rahatlıkla muhabbet kuşuma.Öldü, öldü, öldü. Ama ölüm kayıptır. Onu demiyorum, ölüm kayıptır. Her neyse, kaybetmek diyordum, kendimi kaybettiklerimi saymıyorum. Onları da sayabilirim gerçi. En çok kendimi Kordonboyu’nda yaptığım uzun yürüyüşlerde kaybediyorum mesela Şemsettin.Uzun uzun denize bakarken, ne olduğumu, nereye gittiğimi unutmuşken. Bir sinema çıkışında filansam hele. Bir de metrolar, avmler, kredi kartları ile boğuşurken distopik korkunç bir zamanı yaşadığımı düşününce kendimi kaybediyorum. Geçenlerde  yeni atanan öğretmen arkadaşım depremde  ölünce de kendimi kaybetmiştim. En çok geceleri kendimi kaybediyorum diyebilirim. Nice zamandır kendimdeyim ama Şemsettin, ne yazık.

Görkemli kaybedenler var Şemsettin . Senin anlattığın o hikayedeki gibi. “Çöpçü ya da padişah olduğunun önemi yok. Oyunun sonunda iyi oynayan alkışlanıyor. Hangi rolde olduğunun önemi kalmıyor.” Fatih’in İstanbul’u o kadar genç yaşta İstanbulu fethetmesi bile anlam kazanıyor bu durumda. “Çünkü babası padişahtı!”

Bağlanacak bir şeyi olmayanların kaybettikleri olmak istiyorum Şemsettin. Herkes bende kaybettiklerini görsün istiyorum. Tek bir bedende bütün kaybedenlerin acısını yaşamak istiyorum. Babası padişah olmayanların, babası olmayanların, inanacak bir Allah baba bulamayanların, Allah’a baba denmesine karşı çıkan babaların kaybettiklerini hissetmek istiyorum. Ve bunları şunu şimdilerde çok iyi anladığım için istiyorum.

“Çünkü biz aslında kaybettiklerimiziz.”*


Amoresperros filminden

2 yorum:

  1. Bazı yazılarda böyle oluyor, düşünüyorum düşünüyorum başka bir yorum yazamıyorum. (sanırım yazının gerçeklikle iniltisi kuvvetli olduğu zaman hissediyorum bunu) Kestirmeden söyleyeyim: Çok iyisin be.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Metus, iyilik onu gören gözdedir Metus! Yazının gerçeklikle iniltisini bilmem ama acıdan inleyen yazılar var, o şekil olsa gerek Metusum hippim.

      Sil