Şimdi sana bir hikâye Rıfkı. Çok fazla söze gerek
bırakmayan, azıcık sözle her şeyi anlatan bir hikâye. Butimar kuşunun hikâyesi. Butimar,
her gün deniz kıyısına çöküp kanatlarını açar. Denizin bir gün kuruyacağını
düşündüğünden, sırf bu yüzden denizden hiç su içmez... O da simurg olmaya niyetlenmiştir
fakat aşk makamına takılıp kalmıştır. Daha aşması gereken beş makam vardır üstelik..Kaf
Dağının ardı onun için artık hayal olmuştur. Onun vadisi de denizdir işte,
ummandır, yani sonsuzluktur , ya da gerisi senin güzel zihnindedir
Rıfkıcığım. Butimar'ın deniz kıyısında sessiz, nefessiz bir ölümü beklemesi, nereden baksan saygı duyulasıdır. Zira makamlardan ikincisi olan aşk, ziyadesi ile tehlikelidir Rıfkı!
Bazı insanları da Butimar’a benzetirim ben. Korktuklarından
, çekindiklerinde beklemeye mahkumlar bir ömür. Tek başınalığa, yalnızlığa ya
da yalın olmayan tekil hallere... Denizler kuruyacak bir gün Rıfkı, bunu ben de
biliyorum. Göllerin, nehirlerin ya da ne bilim, hiç tükenmez dediğimiz suların çekildiğini
gördük. Ama denizler için daha değil. Daha hiç değil.
*Ben bu
hikayeyi, Sadık Hidayet’in Kör Baykuş’unda okudum. Yüzyıllardır bilgeliğin,
aklın sembolü olan baykuşa yüklediğimiz değeri sorgulatıyordu aslında Hidayet.
Ya baykuş körse? O zaman ne olur?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder