Söylesem tesiri olurdu, sussam gönül razı da...
Ama ne söyleyecek kadar çok olabilmeyi; ne de susacak kadar
az olabilmeyi bildim. Mırıldanabildim sadece. Mırılmırılmırıl. Bir şeyler söyler gibi yaptım, söyleyemedim. Bir
şeyler susar gibi yaptım, susamadım.
Söylesem belki sözlere etki ederdi de, sonra o sözler beni
bulup avutacak olurdu da, gönlümün tortusuna püf diyebilirlerdi. Püffff. Yüreğimde biriken is pis ve pus
giderdi o vakit, azıcık ferahlardım. Söz
söz ferahlardım. Konuştukça dinerdim. O vakit susmayı bile bilebilirdim. Susup dinlemeyi
bilirdim. Razı olur, durabilirdim.
Sussam, sessizlik yanıma gelip çökerdi de, bana uzun bir sus
diyebilirdi. Sussssssss. S’ler uzun
uzuun uzayıp, kıvrılıp koynumda uyurdu. Bir sabahın s’sinde sevinçli sözler
gelebilirdi sonra aklıma. Söylemek zorunda bile olmazdım, gönlüm is pis ve pustan uzak olurdu.
Susmalara, söylememelere rızası olurdu.
* * *
Bir zamana takılıp, tökezledim, düştüm. Kalbim acıyor.
Kimseye bir şey diyemiyorum. Demek istediklerimi hep başkalarına dediğimi
düşünüp, düştüklerimi sayıyorum. Ben güzel cümleler kurmayı, güzel cümleler
duymayı sevmişim. Suretlerin bile önemi yokmuş. İnsanların anlar gibi olmaları,
benim anlatmalarım, benim dediklerim, bana dair her şey önemliymiş. Öyle avutmuşum
kendimi . Başka türlüsünü bilmemişim. Kimse de bir gün öğretmemiş. Her şeyi
öğretmek için çaba gösteren herkes bunu hiç öğretmemiş. Kimse için önemi de yokmuş
bunların. Çünkü herkes beninden başka bir şey görmeyi zaten önemsememiş.
Takıldığım yerleri sormak istiyorum. Hayata dair beni en iyi
ifade eden öğretmenlik mesleğinden bu defa uzaklaşıp , takıldığım bu yeri
açıklamalarını istiyorum. Birinin bana okuma
yazma hiç bilmeyen bir çocuğa en ağır romanı okutacak kadar bunları anlatmasını istiyorum.
“Hocam , ben bu noktada takıldım. Beni benden alır mısınız ?”
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder