Sabahları öğretmenler odasına ani girişlerim olur Rıfkı. “Radikal okuyan dolmuş şöförüne aşık oldum! , “Kredi çekiyorum alooo, yazın Balkan turu yapcam!” , “Abi sabaha kadar uyumadım,bi yazar var messelaaaa....” , yahut “La bebe, bu kadar öküze bağlamayın , her şey para değil!” şeklinde. Karganın bok yemeye niyetinin ve durakta benden başka bir Allahın kulunun olmadığı , it gibi çalıştığım pazar sabahlarında, sıkıcıboğucutekdüze eğitim camiasını renklendirmeyi kendime görev addederim. Öğrencilerin “Hande hocayla, neşeli saatler” diye tahtaya yazdığı kadar vardır. Sevinirim onlardan güzel bir şeyler görünce. Sürekli kendinden vermek, bilgiyi vermek, enerjiyi vermek üzerine üzerine kurulu, bolca kapitalizm sinmiş eğitim camiasında inceden devrimci sesler duymuş gibi olurum. Bence züğürt tesellisidir tamamı Rıfkı. Tıpkı senin hayatıma girip, beni teselli etmen gibi.
Beni kompleks bir yaratık haline sokmakta üstünüze yok Rıfkı. Genelliyorum, pişman değilim. Çünkü sen de başından beri herkes gibisin! Hayır anlamıyorum kazzık kadar adamsın, yaşıtların çoluk çocuk ,araba, vitrin konsol köşe takımı sahibi iken ve sen, bunları yapacak güçte iken neden bu kadar zorlaştırıyorsun her şeyi be Rıfkı. Şimdi değil ama, bir zamanlar sana sahici aşık olmuştum. Öğrenci, parasız, güvensiz halimle sırf dört saat seni görmek için yaptığım 800 km hiç koymamıştı. Hiçbir kuvvetin benden daha önemli olmadığı şimdilerde ise çocukluk heyecanı imiş diyorum. Gerçi hala ayakları yere basan cümleleri hiç kuramıyorum, başta da dediğim gibi her şeye ani girişlerim oluyor. Bu girişlerden sonra, herhangi bir şeyin geliştiği de yok be Rıfkı. Hayatımız gelişememiş cümleler üzerinden, ve hayatlar üzerinden geçip göçüp gidiyor.
Hani geçenlerde, o sekiz yüz kilometreyi arşınlayıp, sırf kumru yemek için geldiğini iddia ettin ya; inan zerre etkilenmedim! Benimle ilgili çıkarımlarını dinlemek ayrıca eziyet haline geldi Rıfkı. Bir de alıcı gözüyle baktım sana, yok arkadaş. Çirkinsin sen. Öyle böyle değil. Güzellik geçici filan değil. Bak anneme 45’inde hala taş gibi! Geçmiyormuş demek ki di mi Rıfkı’cım. Öyle ahkam kesmekle olmuyor. Hayatı başka şeyler üzerinden kurmakla. Güzel kadın da güzeldir, enayilik edip ömrünü çoluk çocuk koca kahrı yaşamaya adamazsa. Yok Rıfkı, benim için yaptığın babasızlık, elektra kompleksi tespitlerinde cıııırt. Psikolog arkadaşının fotoğraflarımdan bakıp, manik depresif olduğum yönündeki teşhisine ayrıca koyim. Kendisinin 35 inde ve mutsuz bir hayatı olduğunu ben ayrıca teşhis ettiğim gördüğün üzre, sen demeden. Üstelik onunkinden bin kat daha fazla gerçeklik payı vardı.
Benimle küs Rıfkı. Arkadaş markadaş olamayız. Bu yazıntıyı görüp her cümlesini de okuma defalarca. O kadar karmaşık değil bu da, benim gibi. Hayata dair girişlerim ani ve patavatsız olduğu kadar, sonuçlarım da böyle. “Çok sıkıldım, hayattan istifa edeceğim!” , “Ölümcül hasta olsam kıymetim bilinecek”, “Uyumam lazım benim!”, "Kendine iyi bak, beni düşünme , su akar yatağını bulur..." gibi gibi....
Rıfkı! Bu kız aşmış abi. Senin çok süklüm püklüm, salak bir şey olduğunu düşünüyorum. Kızı rahat bırak. Bloğuna girme. Hayatıyla oynama. uzun yollar katetme. Katetme ayrı mı yazılırdı acaba? Rıfkı! Sadece ismin güzel. Lütfen öl Rıfkı. İstenmiyorsun artık. Yanlış anlamışsın her şeyi. Lanet olsun dostum, senin sorunun ne ha?
YanıtlaSilBen de bilmiyorum sorunu ne sayın Hazret. Birkaç tane daha var, bu Rıfkılardan hepiciğine ayrı ayrı yazacağım. Doğru anlayanını da öpeceğim. Prense filan dönüşmesine gerek bile kalmayacak.
YanıtlaSilBu yorum yazar tarafından silindi.
YanıtlaSil