Başkaca şeyler de oluyordu sonra. Misal: mahalle baskısı.
Erkeklerin mahallelerine hiçbir zaman uğramamış, bu baskı çeşidi mahallenin
süper markete karşı kırk yıldır direnen bakkalı gibi dimdik ayaktaydı
buralarda. Aile meclislerinde kimse bana
bir şey sormuyordu ama “Sen bu sene ne yapıcaan Hande?” gibi soruların alt
metnini duyuyordum. “ Master tezimi yazmak, e tabi doktora sonrasında…” diyerek, bütün soruları kendini
kariyerine adamış kadın imajımla caart diye bertaraf ediyordum. Üstelik, bu aile
meclislerine Nirvana tişortum, kırmızı pantolonum,ve örgü yaptığım saçlarımla
katılınca, kimse benden evlenecek kız olmamı beklemiyor, "Bizim kızdan bi b.k
olmaz!" imajını iyiden iyiye yerleştiriyordum. Mahalle
bana değil, ben mahalleye çok pis baskı yapıyordum anlayacağınız. Bu durumu perçinlemek adına dandik de olsa ikinci el bir araba alacak, kapının önüne çok yamuk olsa da
park edecek, “Gencim , güzelim , seni seni üzerim mahalle!” deyip mutlu mesut
dolaşacaktım.
İş dışarıdan bakınca öyleydi ama işin içi öyle değildi. İçim
dışıma çıkmıştı, ve bu dışımı kimseye göstermemek konusunda Oscarlık performans
sergiliyordum. Kimse ödül vermiyordu fakat, bilakis inceden başarısızlık hissi
ile cezalandırıyorlardı. Zaten şu iç dış muhabbeti kadar boktan bir mesele
yoktu. Ninem “İçine girmeden bilemezsin
kızım!” derdi. Ben de ayrıldıktan sonra buna benzer cümleleri bolca sarf ettim. “Dışarıdan
bakınca dünyanın en uygun insanı, ama içine girince çok başkaydı…” , “Derya içre olup, derya içre olduğunu
bilmeyen balıklar gibi oluyorsun…” , “İçim üzülüyor bazen ama…” Hep bir içlenme, hep bir hiçlenme hali işte. İnsan ayrılık
sonrası nedir deseler , cümlelerin
sonuna konulmuş üç noktadır derim. Üstelik o üç noktayı tamamlaması, seni
anlaması için karşı tarafın gözbebeğinin içine bakarsın, o da tekrar üç nokta konulacak “Üzülme ya…”
gibilerinden bir cümle kurar ya...Üzüntüden geberilesi anlardır onlar. Bir ilişkiyi gerçekten
noktalamak, sonuna nokta getirilen cümleleri gerektirir dostlarım. “Nerdesiniz,
geliyorum.” gibi, “Yok bir şeyim lan, sapıtmayın.” gibi, “Hepsinin sülalesini
zkim!” gibi . Burada ünlem oldu, ama o da olabilir.
Sonuç olarak, hala evdeyim. Ve hala cümlelerin
sonuna nokta koymakta zorlandığım zamanlar oluyor. Direktoroman nokta koyduran güzel bir adam tanıyorum ama onu da şu ara soru
işaretlerine boğduğumdan... Öyle yani dostlarım. İyiyim.
Gökten üç nokta düştü…
Bu kadar iyi ifade edilemezdi :))
YanıtlaSilYo yo:) tesekkur ederimmmn
SilMahalleye baskı yapma işini bize de öğret.
YanıtlaSilZorlaniyom cok sahsen
SilYazılarınıza baktığımda şunu gördüm: ''içindeki deliyle mutlu olmak...'' İçiniz de deliniz de hep mutlu olsun...
YanıtlaSilYawrum benim. Oscarın benden oluversin :)
YanıtlaSilSonra burda olduğu gibi tekmeyi bası verirsin olma mı? (:
https://www.youtube.com/watch?v=5iQkZ9dnRug
çok iyi :)
YanıtlaSil