Bağlanmak
diye bir şey var Şemsettin . Bağlılık diye de bir şey. Bağımlılık diye de
şeyler var ama ondan bahsetmek istemiyorum. Çünkü bağımlılık çok pis bir kelime
gibi duruyor, bağlılık ise daha bir gönülden, daha bir candan, daha bir bizden
sanki .
Ne
kadar çok bağlanıyorsan, o kadar çok kaybediyorsun di mi Şemsettin? En azından
benim aksini gördüğüm olmadı; hayatım,
hep görmem dediğim akisler toplamıydı. On iki yaşımdaydım, evime babama filan çok pis
bağlanmıştım. Bir sabah hepsi gidivermişlerdi. Hayatımın en büyük kayıplarından
biriydi, bir daha toparlandığım söylenemez. Bir keresinde de muhabbet kuşumuzu
kaybetmiştik. Kaybetmek diyorum, çünkü edebiyat buna güzel adlandırma der, öldü
demek olmaz. Ölüm , mavi kanatlarından ardından kalan boş bir kafes zaten Şemsettin.
Boş kafese bakan mavi önlüklü, cebinde
taşıdığı bez mendiliyle göz yaşlarını silen ilkokul çocuğu. Sonra yıllarca o
mendili saklayan çocuk ,ölüm. Kağıt mendiller o zamanlar bu kadar yaygın
değildi Şemsettin, anımsa sen de. Tükenmiyordu o zamanlar her şey bu kadar çabuk,
ölüm gibi. Yahya Kemal de “Ölüm asude bir bahar ülkesidir” diyor ya, güzel bir sözcük aslında ölüm. Bu açıdan bakarsan yani. Öldü demek istiyorum rahatlıkla muhabbet
kuşuma.Öldü, öldü, öldü. Ama ölüm kayıptır. Onu demiyorum, ölüm kayıptır. Her
neyse, kaybetmek diyordum, kendimi kaybettiklerimi saymıyorum. Onları da
sayabilirim gerçi. En çok kendimi Kordonboyu’nda yaptığım uzun yürüyüşlerde
kaybediyorum mesela Şemsettin.Uzun uzun denize bakarken, ne olduğumu, nereye
gittiğimi unutmuşken. Bir sinema çıkışında filansam hele. Bir de metrolar,
avmler, kredi kartları ile boğuşurken distopik korkunç bir zamanı yaşadığımı
düşününce kendimi kaybediyorum. Geçenlerde yeni atanan öğretmen arkadaşım depremde ölünce de kendimi kaybetmiştim. En çok
geceleri kendimi kaybediyorum diyebilirim. Nice zamandır kendimdeyim ama Şemsettin,
ne yazık.
Görkemli
kaybedenler var Şemsettin . Senin anlattığın o hikayedeki gibi. “Çöpçü ya da
padişah olduğunun önemi yok. Oyunun sonunda iyi oynayan alkışlanıyor. Hangi
rolde olduğunun önemi kalmıyor.” Fatih’in İstanbul’u o kadar genç yaşta İstanbulu
fethetmesi bile anlam kazanıyor bu durumda. “Çünkü babası padişahtı!”
Bağlanacak
bir şeyi olmayanların kaybettikleri olmak istiyorum Şemsettin. Herkes bende
kaybettiklerini görsün istiyorum. Tek bir bedende bütün kaybedenlerin acısını
yaşamak istiyorum. Babası padişah olmayanların, babası olmayanların, inanacak
bir Allah baba bulamayanların, Allah’a baba denmesine karşı çıkan babaların
kaybettiklerini hissetmek istiyorum. Ve bunları şunu şimdilerde çok iyi
anladığım için istiyorum.
“Çünkü
biz aslında kaybettiklerimiziz.”*
Bazı yazılarda böyle oluyor, düşünüyorum düşünüyorum başka bir yorum yazamıyorum. (sanırım yazının gerçeklikle iniltisi kuvvetli olduğu zaman hissediyorum bunu) Kestirmeden söyleyeyim: Çok iyisin be.
YanıtlaSilMetus, iyilik onu gören gözdedir Metus! Yazının gerçeklikle iniltisini bilmem ama acıdan inleyen yazılar var, o şekil olsa gerek Metusum hippim.
Sil