Sonra " ev , otel, oda"nasıl metaforlar diye düşünmeye başladı. Uzun zamandır bok götüren odasını Allahtan bugün annesi temizlemişti. Geçenlerde "Çok dağıldın!" diye carlayan annesine, "Bir araya getirilmemiş kelimelerin dağınıklığı anne ama.."demişti. Gözlerine taktığı hüzünlü ifade bir işe yaramış olacak, annesi gıkını çıkarmamış, bugün evi pir ü pak etmiş, üstüne "Dağıtmazsan sevinirim! ile yetinmişti.

Böyle böyle gece sürerken, bir halt yapmadığını anlayan genç kadımızın içine fenalıklar gelmişti. "Küsuratlı saatleri sevmiyorum.." diye mırıldandı. " 4.48 ders çalışmak için kötü bir saat... Beş olsun.Öyle çalışırım" dedi. Bunu sevmemesinin nedeni o allahın salağı külkedisinin saat gece yarısını vurduğunda, tam 12'de eve dönme zorunluluğu olabilirdi. "Bilinçaltıma koyim!" diye geçirdi içinden. Gerçi eskiden saat tam 12 yi vurduğunda , ders çalışmaya başlardı. Üç beş adama da bunu " Ben külkedisi misali 12'de başlıyorum gerçek hayata..." diye yutturmuşluğu vardı. Prenses filan zannediyordu kendini bir vakitler işte haspa genç kadınımız. Neyse, haddizatında Külkedisi ilk defa bir yaralı parmağa işemiş, onun gece oturma sürelerini belirlemesinde yardımcı olmuş, 12'de başlayan saatin ilerleye ilerleye 5, 6 olmasına olanak sağlamıştı.
Ardından ne mi oldu? Bi cacık olmadı pek tabi. Genç kadınımız "Of Allam,mum ışığında çalışıcam, daha iyi ambiyans olacak" diye söylenerek masasının başına geçti. Kahve bitmiş, çay demlenmiş, külkedisi ölmüştü.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder