Rıfkıyı öldürdüm Mülayim
biliyorsun. Gerçi geçenlerde cüzdanımın hiç kullanmadığım arka gözüne sıkışmış
buldum kendisini. Gönderdiği çiçeklerin üzerine iliştirilmiş notlar olarak. Kendisi itoğlu itlikte post
doktora yaptığından yok ediverdim o notları oracıkta. Bazen aylar, yıllar bir
nesne ,bir eşya haline gelir. Bir yüzük,
bir fotoğraf , yazılmış küçük bir not ya da resim çerçevesi olur Sanki
o nesneleri yok edince her şey bitecektir. Bundandır, yüzükler fırlatılır, fotoğraflar
yırtılır, çerçeveler asıldığı yerden aşağı indirilir; ya da tam tersi olur ;
aile yadigarlarları korunur, manevi değeri olan şeyler olur, yıllarca taşımaktan
usanılmayan nesneler yanıbaşımızdadır. Bir yığın anıyı taşıyorsun Mülayim,
benden daha iyi bilirsin bunları... Köklü ailenin çocuğu olmak gülümsemesini
taşımakla aynı şey bu.
Şimdi sen varsın ya Mülayim, yeni
hayali değeri olan, hayati kahramanım.. İsimler müsemmayı etkiler doğuda.
İnsanın kaderi ismiyle belirlenir. O yüzden isim vermek önemlidir bizde, ad vermek başlı başına bir törendir. İşte bu
sebepten sana Mülayim demek istiyorum, Mü-la-yim.
Gördüğün gibi Mülayim kafam hep
başka mevzularla karışık . Ben hiç aşktan sevgiden bahsetmeden çotadanak ayrılmak istiyorum bu yüzden . Aşk
deyince zaten tasavvufi aşk geliyor aklıma ,
bir de yazmam gereken tasavvufi öğesi bol beş bin sayfalık tezim. Zihnimi böyle ilişkiler gibi fani ve fena
şeylerle bulandırasım yok. Olay çıkarasım var bilakis, eski aşklarını deşip deşip
kavga çıkarasım var mesela. Hem ilişkimizi canlı filan da tutacağını düşünüyorum. Ama inan zerre zevk
almıyorum, çünkü bütün eski aşkların bir halta benzemeyen , becereksiz ötesi kızlar.Aynı
kulvarlarda bile değiliz. Çok sıkılıyorum ben Mülayim, bildiğin gibi değil .Bu bile
sıkıntı yaratmıyor çünkü sıkıntıyla nasıl baş edeceğimi öğrendim, onun geçtiğini
de... Bana bilgeliğin hipotenüsünü versen azıcık , belki biraz sıkıntımı
alır. Bir masaya oturduğumuzda hayatı elimize alsak, sen açsan sonra o hayatı tornavida ile; mekaniğinden
bahsetsen , kablolarını değiştirsen, şöööyle mutluluğa giden yollardaki kısa
devre yapmış kısımları yenilesen...Engin mühendislik bilgilerin burada devreye
girse ve hayatı kapatıp vidalarını
sıkıştırdığında eskisinden çok daha iyi çalışsa.. Abartıp hakikate erişsek... Gerçek demiyorum fark
ettiysen Mülayim hakikatten bahsediyorum. Bu da doğudan. Tam Türkçe bir
karşılığı yok “hakikat” sözcüğün bizde, öyle olur bazen dillerde. Benim kişisel
dilimde de hissettiğim şu duyguların bir adı yok, o yüzden uzatmadan ayrılalım
Mülayim, ben anı biriktirmek istemiyorum. O biriktirdiklerim yüzünden sabahlara
kadar ağlamışlığım çok oldu. Gerçekten bildiğim tek gerçek bu.
Sözün özü, merhaba ile elveda arasında
bir sıkıntı büyütüyormuşum gibi hissediyorum Mülayim... Motoru yakmış olma
ihtimalim yüksek, bu duruma çare bulup bulamayacağından henüz emin değilim. Üç
beş kilometre daha gidebilrim gibime geliyor ama bu koskoca yolu beraber
geçirebilir miyiz, o konuda şüphelerim var. Ömrü bir yola benzetmek, ve bu yolun
aslında tasavvufi manada da, yani simurg kuşunun hikayesinde , devir nazariyesinde, biraz da ithakinin
macerasında olduğu gibi...Neyse Mülayim , neyse. Seni çok seviyorum. Ben gideyim.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder