Kuaförlerler aramda organik bağ oluşur sevgili Rıfkı. İki hafta uğramayınca kendimi kötü hissederim. Hatta çok alakasız bir zamanda, başka bir tanesine gitmişsem,benim kuaförün önünden geçerken “Bak açıklayabilirim, bildiğin gibi değil!” cümlesini kurarım içimden. Sadakat köpekliğimizdir. Hohoho. Eski sevgililerime kol gibi laf soktum. Tamam, tamam Rıfkı. Durmadan eski sevgililerini anlatan salak kızlardan olmayacağım.
Çalışırken öğle aralarında gittiğim bir tanesi var. Şu cümlenin alt metni, “Eşek gibi çalışıyorum; fakat saçımda fönlü!” Yok canımın iç teğet köşegeni, öyle değil. “Sevmek dokunmaktır” diye bir kitap vardı. Kadınların kuaföre gitme isteği, özellikle depreştikleri anlarda kendilerini kuaföre atmaları için “hep dokunulma isteğinden” diyordu. Freud yine pek doğru olmasa da elle tutulur bir şeyler söylemişti. Karamel filminde de kuaför sahneleri dikkate değerdi, neyse Rıfkıcığım konumuza dönelim.
Kuafördeki yeni kankalarımdam biri 20 yaşına henüz yeni bastı. Tam bir dilber, kenar mahalle modern dilberi. Fönümü çektirdiğim sabahın alakasız saatlerinde Hadise, Atiye, Murat Boz dinliyoruz. Geçen defa Yılmaz Erdoğan’ın kendi sesinden şiirleri çalıyordu. Edebiyatçılığıma yapılmış bir kıyak olduğumu düşünüp, hiç bozuntuya vermeden dinledim. Dinlediğim bir başka şey de Dilber’in (an itibariyle taktığım addır, takmadır) aşk maceraları, subay maviş gözlü, beyaz atkı örülen sevgilisi , ve Sevgililer Günü konusuydu.
Dilber, ona daha evvelinden bir yığın para harcayarak aldığı hediyelerden bahsediyordu. Çocuğunda yaptığı öküzlükten, kızın doğum gününü unutmasından. Üzerinde sevgi pötürcüğü ibareleri bulunan bir sweat almaya karar verdiğini, fakat eğer çocuk ona bir şey almazsa hediyeyi uzatmayacağından. “Amaaan Dilber, zıkkım yesin, zaten kapitalizm bu bacım, hep tüketelim diye!” dedim ama sevgilisine verdiğim bu tepkiden hiç memnun olduğunu sanmıyorum. Kapitalizmi Seda Sayan jargonuyla açıklayıvermemden de...
Ben de çok şeyden memnun değilim Dilber dedim ona çimden. Mesela bugüne kadar Sevgililer Günü ve diğer günlerde almadığım hediye kalmamıştı. Almadığım derken bana alınan yani, yoksa ne alacağım! Duy da inanma . Ne kapitalist adamlar sevdim zaten yoktular. O dünya kadar para verdiğim Vakko hırka üstünde paralanır inşallah! Tek taş, kalpli peluş kırmızı cartlak yastık, fıstık, oyuncak, kazak, tişort, elbise, takı toka, çerçeve, albüm, fotoğraf makinası , bok püsür... Hiçbir kıymeti yokmuş fakat Rıfkı. Hani öyle bir an geliyor ki, bu maddi dünyaya ait şeylerin hiçbir anlamı kalmıyor. Bunu çok iyi biliyorum. Sana güzel sözcükler alan adamlarla beraber olmak gerek. Şu sıralar çok güzel şeyler duyuyorum senden Rıfkı, her şeye bedel. Yarın Sevgililer Günü için yine Marks’ın kulaklarını çınlatırız, sosyalizmi yâd ederiz, ben kuaförden gelirim, saçım fönlü olur, falan filan..
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder