Rıfkı, gönlümün çöpsüz üzümü
Blogumu açıp bir süre durdum. Ne kadar zamandır yazmıyorum
diye. İnsan yapmadığı şeyleri düşünmekten yoruluyor böyle durumlarda. İnsanın
ne kadar yorulduğunu sana anlatmam zor. Fiziksel yorgunluktan bahsetmiyorum pek tabi.
Babaannem “gönül yorgunluğu” gibi romantik tabirler kullanırdı bu durumlarda.
Ama ben romantik olamayacak kadar yorgunum Rıfkı. Nöronlarımdan bütün
derilerime kadar, kıyafetlerimden saç
tellerime kadar yorgunum.
Annem için çok yoruldum Rıfkı. İnsanın annesi ölüme kafa
atınca annesinden çok yoruluyormuş.
Anneler öldüğünde olacak yorgunluğu tahmin edemedim şimdi. Kör olunmaz
herhalde; bütün vücut felç geçirebilir. Sabunluyken
ve sabunsuzken bile hep ağlanır. Annem için yorgunluğum geçti şimdilerde. Annem için daha fazla yorulabilirim.

Bu anarşist söylemlerimin zerre karşılığını alamayıp cânım
tezimi bir kenara fıydırıp KPSS illetine eşek gibi çalışmak şimdilerde beni yoruyor Rıfkı. Şu an KPSS ‘ye
küfürler yazmaktan yorulacağım için onu başka bir yazının konusu yapıyorum.
Son olarak çok yorulan bir adama aşık oldum Rıfkı. Yine seni
aldattım. Öyle böyle değil ama it gibi aşık oldum. Bu kadar yorgunluğun üstüne hiç olmayacak şey
değil mi? Oluyor işte canım. Olurmuş. Çok yorulan bir adam bütün yorgunlukların
üstesinden gelebilirmiş. MS gibi boktan
bir hastalık insanı sandığından ve bütün bu yorgunluklardan fazla da yorabilirmiş. Sonra insan daha da fazla
yorulmayı göze alıp mutlu mesut aşk yaşayabilirmiş.
Ben biraz dinleneyim Rıfkı.
Öptüm.
fotoğraf: Rudolf Eickemeyer