21 Kasım 2011 Pazartesi

beşiği sallayan el dünyaya hükmeder

Halide Edip'in ilk öykülerinden birinin başlığı bu..." Höh, cümleye bak!" deyip "benden önce bir başkasının" yine söylemiş olduğunu görmek , pek acı. Babaannem de çok şey söylüyor kendimi bildim bileli. İkisini nasıl bağdaştırdı şu tuhaf bilinçüstümaltımher yanım bilemedim ama muhtemelen bir vakitler  dikkat çekmek için ilkokulda Halide Edip'in  Handan romanını okuyordum.Babaannem de o romanla ve gençlik anılarıyla ilgili şeyler söylemişti. Oralardan aklımda kalmış olsa gerek...Gerçi o daha çok Kerime Nadir sever, bir de Hayat dergilerini biriktirirmiş ama arada vatanperver romancıları övmüşlüğünü hatırlıyorum.O romanı daa sanıyorum ilkokul öğretmenim almıştı. Neden almıştı o da ayrı mevzu tabi. 12 yaşındaki kız çocuğuna okutulur mu o roman! Adamı kitaptan soğutur,  ya da hayattan. Ben de daha o yaşlarda hayattan soğuma etkisi yapıvermişti. Gerçi şöyle de bir şey vardı: Kitap okuyunca çok acayip saygı görüyordum, babamın bile beni sevdiğine inanıyordum, bir de süper başarılı bir ilköğretim ve lise hayatı geçirmemi sağlamıştı o tuhaf okuntularım*.


Babaannem de dünyaya hükmeden kadınlardandır... Metanet diye bir his varsa onun içini sonuna kadar doldurmuşlardan... Biraz bıraksalar evleri, oğulları, kızları, akrabalarının ötesinde her yanı çekip çevirebilecek güce sahip olanlardan... Dünya leş gibi bir yer olduğundan mı ne, her şeye aşırı titiz, temiz, hassas yaklaşan; evlerde sürekli temizlik , yıkanma ,arınma halini yaşatanlardan. Ya da dünyanın bunca bozuk düzenine inat evdeki her şeye bir düzen koyup, o düzeni muzaffer bir kumandan edasıyla koruyanlardan...

Fotoğrafın altına bir tarih düşmek gerekirse: Şimdi romatizmanın eskittiği elleri ile her şeye yine hükmetme çabasında babaannem. Ben seviyorum diye ayrılmış, pembe kapaklı cam kasedeki "elceğizleriyle" yaptığı enginar ikramından sonra, şu hallerimi  "İki kanat bir kuyruk , o da başına buyruk!" sözleriyle eleştiriyor oracıkta. "İki senen daha var, bu kafayla giderseen, kaldın evde!" diye de ekleyerek bir  görücü listesi sıralıyor. "Off babaanne yaa" diyerek, çantamdan aldığım  lokumları ve fotoğraf makinasını çıkarıyorum. "E kızım sana alma demiyor muyum" diyor, lokum paketiyle keyfi yerinde...Benim  çantamda ek bir şey daha var.  Halide Edip'le ilgili ders notları...

15 Kasım 2011 Salı

anlam

Beni her şeye mana yüklemek yordu.




İsim , ki mananın kabıdır, her şey isimle var olur. Tüm yaradılış hikayeleri bu konuda ehemmiyetli şeyler söyler (Bu konuda da yorgunum, çok düşündüm, nasıl ortaya çıktığımız konusunda çok fikrim var ama uyduruk şeyler. Yani Adem'in kaburga kemiğinden yaratılmış olmaya kimse inandıramaz beni. Bir erkekle var oluşumu anlamlandıramam ben bilader. Kırk Elmalılı Hamdi Yazır gücünde olsanız inanmaam, yemez, cırt yani. Epey şeyler okudumdu bunun üstüne. Güzel şeyler. Kuran'dan bir şeyler. Nazan Bekiroğlu'ndan şeyler sonra. Mitoloji ile alakalı şeyler bir de. Marks da tabi. Gerçi onunla bozuşalı çok oldu. Ben çok üzgünüm Marks, sen bunu anlamadım. Tarihsel materyalizminin göz göre göre çöküyor olmasına değil, insan dediğimiz şey 'sonanlamyükleyicisi' iken, böyle iğrenç kapkatı gerçeklikle önüme gelmene... Her şeyi ayna gibi apaçık göstermene.Gerçekten çok üzgünüm. Aynaların ardı sırlıdır halbuki Marks, eğer oraya  ayna koymuşsa biri güzaftan değildir. Muhakkak  anlamı vardır. O aynanın oraya biri tarafından konmuş olduğunu düşünürsek, evreni de buraya koyan bir şeyler olmalı. Tikel-tümel hesabı. Sen seversin.Yine anlam yükledim biliyorum, olayımız bu kadarcık ama...) İnsan sözcüklerle var olur, sözcüklerle düşünür. Şiir dediğimiz şey ise zannımca, bütün bu karmaşık halet-i ruhiyeye mana yükleme işidir. Üzüntüden gebermeye, "Bu gece en hüzünlü şiirleri yazabilirim demek" , duyguların en pisi olan ölüm için "Ölüm asude bir bahar ülkesidir" benzetmesini yakıştırabilmek, "Karlı kayın ormanında" dahi , "Aslolan hayattır!" ı söyleyebilmek, ya da ne bilim işte saydıklarım önünde ceketimi ilikleyerek ve daha sayamadıklarımdır. Bu gece de Turgut Uyar'dır, Lale'dir, Gül ten'dir, Nilgün'süz Marmara'dır, en Özlü'sünden Tezer'dir.


Ve en güzel isimlerden biridir bulunmuş , ruh Hallac'ın pamuğu gibi atılırken  bir duyguya"Bilmezdim şarkıların bu kadar güzel/ Kelimelerinse kifayetsiz olduğunu/ Bu derde düşmeden önce..."






Saat 4. Çok yorgunum.